31 Temmuz 2013 Çarşamba

3.SINIF KARIŞIK PROBLEMLER

                                               SORULAR
1-) En küçük geniş açı ile İki basamaklı en küçük sayının çarpımı kaçtır?

2-) D X 7  =  140            Yandaki işlemlere göre  C X D kaçtır?                                                                                                           
                 C + D  =  75

3-) Eda, Aleyna ve Nefise’nin yaşları toplamı 34’tür. 2 yıl sonra yaşları toplamı kaç olur?

4-) Yarısı  64  olan sayının çeyreğini bulunuz.

5-) Yunus  10 TL parasının önce yarısı ile kalemlik aldı. Geriye kalan parasının 75 kuruşunu daha harcadı. Yunus’un geriye  ne kadar parası kaldı?

6-) Çevresi   80 m, kısa kenarı  15 m olan dikdörtgen şeklindeki bahçenin uzun kenarının uzunluğu nedir?

7-) Çevresi  68 m olan kare şeklindeki bir bahçenin bir kenarının uzunluğu nedir?
                                                                      Murat TÜRKAN-Blog Sahibi

3.SINIF KESİRLER İLE İLGİLİ PROBLEMLER

2.SINIFTAN 3.SINIFA GEÇİŞTE ÖĞRENCİLERİN KARŞILAŞACAĞI İLK KONULARDAN BİRİSİDE KESİRLER KONUSUDUR.
 


ÖRNEK: 36 sayısının 1/6'sını bulmak için 36 sayısını 6ya böleriz.
36/6=6   36 sayısının 1/6'sı 6'dır.
 
KESİR PROBLEMLERİ

1. 28 yumurtanın 1/4’ünü satan bakkal kaç yumurta satmıştır?
A) 7         B) 8        C) 9

 2. Merve 96 tane olan fındıklarının 1/4 ini kardeşi Özkan’a verdi. Merve, kardeşine kaç fındık verdi?
A) 20       B) 24      C) 44

 3. Berna 78 tane test sorusunun 1/6 ini çözdü. Çözmediği kaç sorusu kalmıştır?
A) 13      B) 56        C) 65

 4. Ayşen’in 56 cevizi vardı. 1/8’ ini kardeşine verdi. Ayşen kardeşine kaç ceviz vermiştir?
A) 49     B) 8           C) 7

 5. Ezgi’nin 45 tane yaprak testi vardı. 1/5’ini çözdü. Ezgi’nin çözmediği kaç yaprak testi kaldı?
A) 9       B) 36        C) 40

 6. Özkan’ın 91 YTL parası vardı. 1/7 ini kardeşine verdi. Özkan, kardeşine kaç YTL vermiştir?
A) 13    B) 26        C) 39

7. Bir kırtasiyeci 48 defterin 1/6 ‘ini sattı. Kırtasiyecinin satamadığı kaç defteri kalmıştır?
A) 8        B) 40        C) 42

 8. Orhan’ın 78 sayfa kitabı vardı. 1/6’ini okudu. Orhan kaç sayfa kitap okumuştur?
A) 13     B) 26         C) 65

 9. Bir manav 75 kg elmanın 1/5’ini sattı. Manavın satamadığı kaç kg elma kalmıştır?
A) 60      B) 45        C) 15

 10. Emel 81 sayfa olan defterinin 1/9’ini kullandı. Emel, kaç sayfa defter kullanmıştır?
A) 9        B) 18        C) 72
                                                            Murat TÜRKAN-Blog Sorumlusu

20 Temmuz 2013 Cumartesi

Havacılık Linkleri


                         Havacılık Linkleri


AKDENİZ ÜNİ HAVK




 İSTANBUL HAVK
 AKŞEHİR THK İTÜ UÇAK UZAY MÜHENDİSLİĞİ KULÜBÜ
 ANADOLU ÜNİ HAVK KAPADOKYA BALON
 ANKARA MODEL UÇAK KULÜBÜ KARABÜK HAVK
 ANKARA ÜNİ HAVK KIRIKKALE ÜNİ.HAVK
 BİLKENT HAVK NİĞDE HAVK
 BOĞAZİÇİ ÜNİ. HAVK ODTÜ HAVACILIK VE UZAY TOPLULUĞU
 DENİZLİ HAVK ONDOKUZ MAYIS ÜNİ. HAVK
 EGE ÜNİVERSİTESİ HAVK SAMSUN HAVACILIK
 GAZİ ÜNİ. GÜDAK HAVACILIK BİRİMİ SAVAŞAN ŞAHİN HAVA İZCİ GRUBU
 GAZİ ÜNİ. HAVK SKY SPORTS
 HACETTEPE ÜNİ. HAVK TÜRK KUŞU
 HEZARFEN YAYLABAŞI HAVK
 ISPARTA HAVK YILDIZ ÜNİ HAVK
İNÖNÜ ÜNİ. HAVK İSTANBUL MODEL UÇAK KULÜBÜ

ATA MODEL UÇAĞININ YAPIM AŞAMALARI




ATA MODEL UÇAĞININ YAPIM AŞAMALARI
                         (Kaynak:Kocali Üniversitesi Havacılık Kulübü)
Ata model uçağın yapılması ve uçurulması hakkında teknik bilgileri şekiller ile açıklamayı amaçladık. Model uçağının planı toplu iğne batacak şekilde düz bir zemin üzerinde gerdirerek dört bir köşesinden tutturunuz. Planın bozulmasını istemiyorsanız plan üzerine şeffaf naylon seriniz. Model uçağın yapımında gerekli olacak çekiç, eğe, kıl testere, maket bıçağı ve toplu iğne gibi malzemeleri hazırladıktan sonra, model uçağın yapımında kullanılacak ıhlamur çıtaları zımpara ile temizleyin. Planı dikkatle inceleyiniz.
KANAT İNŞAATI :
a) Kanat (Sinir) profillerini lazerle kesilmiş ıhlamur levha üzerinden maket bıçağı ile keserek çıkartınız.
b) Kanat inşaatını yapmak için 2x4 ölçüsünde olan çıtaların birini hücum kenarı oval,diğerini firar kenarı için üçgen hale zımpara ile getiriniz. Plana toplu iğneler yardımı ile monte ediniz.
c) Hazırlanmış olan kanat profillerinizi 90º lik açılarla planın üzerindeki yerlerini ölçerek hücum ve firar çıtalarına tutturunuz.
 
d) Profillerinizin alt ve üstündeki 2x2 ölçüsündeki lonjoron çıtalarını yerlerine takınız kanat uçlarını ve destek üçgenlerini ıhlamur levha üzerindeki yerlerinden kesip yapıştırınız.
e) Hazırlamış olduğunuz kanat inşaatını zımpara ile tesviye ederek pürüzsüz hale getiriniz. Sağ ve sol kanatları planlardaki işaretli yerlerden kesip orta kanadı toplu iğne ile sabitleyiniz. Sağ ve sol kanat uçlarından 6 cm yükseklikteki destek parçalarını koyarak , üçgenler ile birlikte yapıştırınız.

YÜKSELİŞ VE DÖNÜŞ DÜMENİ İNŞAATI
Resimde olduğu gibi yükseliş ve dönüş dümeni 2x2 mm kalınlığındaki çıtalardan oluşmaktadır. Plandaki ölçülere göre keserek toplu iğne yardımı ile yapıştırınız. Kurumaya bırakınız.

MODEL UÇAĞIN KAPLANMASI

Size verilmiş olan kaplama kağıdını kanat, yükseliş ve dönüş dümenlerinden 5 mm fazla keserek, kaplama kağıdını hazırlayınız. Kaplamaya modelimizin alt kısmından başlayarak, hücum ve firar çıtalarına zamk sürerek gerdiriniz. Aynı işlemi kanat üzerinde de uygulayıp fazlalıkları jiletle kesiniz. Dönüş ve yükseliş dümenini çıtaların yüzeylerine zamk sürerek gergin bir şekilde yapıştırınız.



kaplama işlemi bittikten sonra kaplamaları pamuk ile ıslatınız kuruması için resimde olduğu gibi kanat ve dümenleri düzgün bir zemin üzerinde kalıba koyunuz.

 

GÖVDE VE MODELİN MONTESİ

Gövde çıtasını plana göre kesip, 2 ayrı parçadan oluşan plastik gövde burnu ile yapıştırınız. Kanadı gövdeye lastikle monte ediniz. Dönüş dümenini yükseliş dümeninin üzerine 90º lik bir açı ile yapıştırınız. Birleştirdiğiniz parçaların gövde üzerine, kanada ve yere paralel olmasına dikkat ediniz.


MODELİN KONTROLLERİ VE UÇUŞ AYARLARI


a. Ata model uçağının plandaki (Center Gravity) ağırlık merkezinin yerinde olup olmadığını kontrol ediniz. Dengeleyebilmek için modelin burnundaki safra yuvasına ağırlık ekleyiniz.

b. Modele önden bakıldığında kanat ve yükseliş dümeninin bir birine paralel olduğunu görünüz. Uçuş ayarları için kutunun üzerine bakınız.

c. Model uçağınızı rüzgarlı havalarda atmayın.Modeli ağırlık merkezinden tutarak rüzgar içine, yere paralel olarak süzülecek şekilde iterek bırakınız.Model uçağınızın kanat ve gövdesi yere paralel bir şekilde uçuyorsa uçuş ayarları tamamdır.

d. Model uçağınız elden bırakıldığında yere doğru pike yapıyorsa kanadınızın önüne(hücum kenarı ve gövde arasına) ince ıhlamur veya benzeri parça koyarak hücum açısını artırınız (pike düzelinceye kadar).

e. Model uçağınız elden bırakıldığında yukarı doğru yunuslama yaparak uçuyorsa kanadınızın arkasına(firar kenarı ile gövde arasına) ıhlamur veya benzeri parça koyarak modelinizin uçuş ayarlarını yapabilirsiniz.

    

UYARILAR

1. Modelimizin yapımında yapıştırıcı olarak ahşap tutkalı, japon yapıştırıcısı veya uhu kullanabilirsiniz.

2. Kullanmış olduğunuz zamkların ağzını açık bırakmayınız.

Model uçağımızın planını ve malzemelerini THK şubelerinden temin edebilirsiniz.
Tüm sorularınız için mrttrkn01@gmail.com den mail yollayabilirsiniz.

Balsa ve Model Uçaklar

BALSA HAKKINDA BİLGİLER
Model uçakların diğer uçan nesnelerden farkı yoktur. "Ne kadar hafif olurlarsa o kadar iyi süzülürler". Bu nedenden dolayı balsanın modelcilikte neden bu kadar kullanıldığını anlaşılmaktadır. Modelcilerin sağlam modeller inşa edebilmek için balsanın direnç-ağırlık oranı yeterlidir ve ayrıca çarpma sırasında şokları absorblamakta (azaltmakta) ve kolayca işlenmektedir.
BALSA ağacı nerede yetişmekte?
Balsa doğal olarak orta ve güney Amerikanın yağmur ormanlarında yetişmektedir. Balsa ağıcı bol yağışlı ve sıcak iklim sevmektedir. Ekvador bu iklim şartlarının bulunduğu bir ülkedir. Balsa ağıcı Bombacacea familyasına ait ve latince ismi Ochroma lagopus, O. piramidalis tir. Balsa kelimesi ispanyolcadan gelmekte ve anlamı "sal"dır. Ekvadorda ise "boya" olarak adlandırılmakta bu da şamandıra anlamına gelmektedir.
Balsa nasıl büyür?
Balsa ağaçları meşcere oluşturacak sıklıkta büyümemekte, yani balsa ormanı diyebileceğimiz bir şekilde yetişmemektedir. Onlar yağmur ormanı içinde ferdi veya küçük gruplar şeklinde bulunur. Uzun yıllardır da ormanda ona istenmeyen ağaç olarak bakılırmış. Rüzgar ile ormanın her yanına taşınan tohumlar uygun şartlar oluştuğunda hemen çimlenmekte ve ince fidanlar hızla büyümekte, baskın olan fertler gelişimine devam ederken daha zayıf olanlar ölmektedir.
Balsanın yetişmesi ne kadar süre gerekli?
Balsa hızlı büyüyen bir ağaçtır. Çimlenmesinden altı hafta sonra 1.5-2.5 cm çap ve 35 cm boya ulaşmaktadır. 8 ila 10 yıl içinde ağaç 20-30 m boya ve 0.5 - 1.0 m çapa ulaştığında kesime hazır hale gelmektedir. Daha uzun yaşayan ağaçlarda dış yıllık halkalar daha yoğun olur ve içten çürüklük başlamaktadır. Balsa yaprakları asma yaprağına benzemekte ve biraz daha büyüktür. Balsa bir öncü ağaçtır. Hızlı gelişmesi ve büyük yaprakları ile diğer büyük orman ağaçları için bir siper vazifesi görmektedir.
Balsa ağaçları nasıl hasat edilir?
Balsa ağaçlarının kesiminde çok fazla teknoloji kullanılamamakta. Yukarıda da belirtildiği ormanda ağaçlar küçük gruplar halindedir. Orman işçileri ağaçları ormanda kestikten sonra hayvanlar ile nehir kıyılarına sürüklemekte ve burada tomruklar sal şeklinde birleştirilerek nehir aşağısına taşınmakta. Daha sonra kereste haline getirilerek kurutulmakta ve ihraç edilmektedir. Son işlemler daha gelişmiş fabrikalarda gerçekleştirilmekte, burada sınıflama işlemleri de yapılmakta çünkü kesim zamanı ve yaşa bağlı olarak ağıcın özgül ağırlı inanılmaz derecede farklılıklar göstermektedir. Günümüzde plantasyonlar halinde de yetiştirilmektdir.

Balsa nasıl bu kadar hafif olmakta?
Bu sır balsanın mikroskobik yapısında saklıdır. Odunu oluşturan doku (ksilem) lifbroform liflerinden, trahelerden oluşmaktadır. Traheler iletim borularıdır ve çapları diğer hücrelere kıyasla daha büyüktür, Balsanın enine kesitine baktığımızda çıplak gözle bile fark edebiliriz. Balsa dağınık traheli ağaçlara dahildir ve yıllık halkalar net olarak fatk edilmemektedir. Örneğin meşede traheler yıllık halka sınırında sıralanmıştır ve yıllık halka sınırı rahatlıkla görülmektedir. Balsa ağıcının esas sırrı libroform lifleri denilen hücrelerin çeperleri (duvarları) ince olmasına bağlıdır. Lifleri boyları ülkemizde de yetişen hızlı gelişen kavak vb. ağaç türlerine yakındır 1-2 mm, ancak çeperleri daha incedir yaklaşık 1-2 µm. Hücre çeperinde yapıştırıcı (çimento) vazifesi gören lignin miktarı ve azdır. Odunun hacminin %60 hava oluşturmaktadır. Canlı ağaçlarda odunun beş misli içinde su bulunmaktadır. Keresteler kurutma fırınında iki haftalık bir süre kurutulduktan sonda yaklaşık %6 rutubete ulaşmaktadır. Bakteri ve mantarların gelişimi için uygun koşullardan da uzaklaşılmış olur.
Kurutulmuş balsanın ağırlığı ne kadardır?
Modelcilikte kullanılan farklı yoğunlukta balsa bulabilirsiniz. Genellik 50 kg/m3 civarındadır, ancak 350 kg/m3 balsa bulmak da mümkündür. Genellikle kullanılan 80 ila 280 kg/m3 (0.10 ile 0.30 g/cm3) arasında olanlardır.
Balsa en hafif ağaç mıdır?
Hayır balsa en hafif ağaç değildir, üçüncü veya dördüncü sıradadır. Ancak diğerler fazla kullanım alanı bulamaktadır. Direnç ağırlık oranı en yüksek ağaçlardan birisidir balsa.
Mağazada balsa seçimi.
Mağazalarda seçebileceğiniz birçok levha, kare kesit, çıta vb. şekilde balsa bulacaksınız. Bunlar kendi içlerinde birbirinden faklı olabilir. Seçerken nerede kullanacağınızı göz önünde bulundurmanız gerekmektedir. Mantıksal olarak daha az kuvvetlere maruz kalacak kısımlar için daha hafif balsa seçmelisiniz (burun blokları, kanat uçları, dolgular, kapaklar vb.) ve taşıyıcı kısımlar (hücum kenarları, kanat çıtalar, gövde vb.) için daha yoğun balsa seçmelisiniz.
Balsa kesmek için modelci araçları.
Balsa kolay işlenen bir ağaçtır, diğer yapraklı ağaçlara benzemez. Farklı kalınlıkta balsaları kesmek için faklı aletler kullabilirsiniz. Modelci testeresi, kıl testere, maket bıçakları, maket jiletleri vb. Balsanın kalınlık ve sertliğine göre alet seçmelisiniz. Dikkat etmeniz en önemli husus elinizi kesici aletin önünde (yolunda) tutmamanızdır. Kolayca kesilen balsa kesici aletin kayması ve elinizi kesmesine neden olabilir.
Zımpara tutucu takozlar.
Her modelcinin olmazsa olmazlardan birisidir zımpara kağıdı. Zımpara takozlarını amaca göre kendiniz hazırlayabileceğiniz gibi satın da alabilirsiniz.

İLK TÜRK UÇAĞI

İLK TÜRK UÇAĞI “VECİHİ K-VI”
1924’te ganimet olarak Yunanlılardan ele geçen motorlardan yararlanarak ilk uçağı Vecihi K VI’yı imal eder. Ancak ödül yerine onu ceza beklemektedir:
“İstiklal Savaşı’ndaki elim mahrumiyetlerden doğan milli hava sanayii ihtiyacı belirince 1923-24 senesinde ilk Türk tipi uçak olarak (VECİHİ K-VI) tayyaremi inşa etmiştim. Bu eserim güzel başarıya ulaşmasına rağmen arkadaşlar hasedine kurban edildi, bu muvaffakiyetten beklediğim takdir 15 gün hapis cezası halinde tecelli etmiş ve beni hürriyet içinde idealimi işlemek yoluna yürütmüştü.”
Ancak uçuş müsaadesini bir türlü alamaz. Heyetten kimse uçağı uçuramayınca 28 Ocak 1925’te ilk uçuşunu yapar ve izinsiz uçtuğu için cezalandırılınca, Hava Kuvvetleri’nden istifa eder.
İlk uçağımız "VECİHİ K-VI"

İlk uçağımız “VECİHİ K-VI”


İKİNCİ TÜRK UÇAĞI “VECİHİ K-XIV”

1930’da Kadıköy’de bir keresteci dükkanını kiralayarak, 3 ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı Vecihi K-XIV uçağını inşa etmişti. İlk uçuşunu 16 Eylül 1930’da Kadıköy Fikirtepe’de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapmış.
“On beş dakika devam eden uçuş bitip yere indiğim zaman beni omuzlarından bırakmayan bu sevgili halkımızın tebrikleri ayyuka yükseliyordu, yanaklarımın ve ellerimin buselerle boğulduğu bu gün, ne mutlu bir günümdü.”
Uçak iki kişilik, tek motorlu spor ve eğitim uçağıdır. Uçağı ile birlikte uçarak Ankara’ya dönmüş, Ankara üzerinde bir gösteri yapmış, Başbakan İsmet İnönü ve bazı komutanlar tarafından uçağı incelenerek tebrik edilmiş.
Uçabilirlik sertifikası verilmesi için İktisat Bakanlığına müracaat ederek müsaade istemiş. 14 Ekim 1930’da, “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir” cevabını almış.
Hürkuş, bunun üzerine Bakanlık nezdinde yapılan girişimler sonucu uçağa istenen belgenin alınması amacıyla Çekoslovakya’ya gönderilmesi için müsaade almış. Hürkuş, 6 Aralık 1930’da Prag’a geldiğinde henüz tayyare gelmemişti.
UÇAĞI ÇEK MÜHENDİSLER ONAYLADI
Tayyareye ait bütün resmi evrak önce Çek diline çevrilmiş, uçak gelince de tekrar monte edilerek uçağın malzemeleri ve her türlü teknik kontrolu yapıldıktan sonra uçuşu istenmiş. Her türlü uçuş şekilleri ile uçuşun kontrolu tamamlanmış.
“Çek hükümeti Nafia Nezareti havacılık Dairesinden 5 mühendis uçağımı tetkike memur ediliyor. Bu komisyon belki bir politik düşünce ile tayyarem üzerinde çok üstün hassasiyetle meşgul oluyorlar. Aerodynamik, statik ve pratik milletlerarası formülleri tatbik ederek uçağı kontrol ediyorlar ve tayyareme normal bir turizm lisansı veriyorlar. Bu başarı pek iyi bir şekilde sonuçlanıyor ama, ben üzgünüm , çünkü Türk eserinin teminatçısı Türk’ten gayri bir millet oluyor. Ve nihayet trenle giden uçağımla uçarak havadan yurduma dönüyorum.”

VECİHİ HÜRKUŞ

Vecihi - War of Independence.jpg                    VECİHİ HÜRKUŞ  
6 Ocak 1896 tarihinde İstanbul'da doğdu. I. Dünya Savaşı'na katıldı. Yaralanınca İstanbul'a dönerek Yeşilköy'deki Tayyare Mektebi'ne girerek pilot olarak mezun oldu. Birinci Dünya Savaşı sırasında pilot brövesi alarak 7. Tayyare Bölüğü'nde Ruslara karşı harekata katılan Vecihi Bey, başarılı keşif ve bombardıman uçuşları yapmış ve bu arada girdiği bir hava muharebesinde bir Rus uçağını indirmiştir. Vecihi Hürkuş, uçak düşüren ilk Türk tayyarecidir.Daha sonra Ruslara esir düşen Vecihi Bey, Hazar Denizi'nde bulunan Nargin Adası'ndan yüzerek İran üzerinden kaçmayı başarmış ve yurda dönerek 1918 yılı yaz başında Yeşilköy'de konuşlanmış bulunan 9. Harp Tayyare Bölüğü'nde görev almıştır.
Bu bölükte görevli iken bir av uçağı tasarımı yapan Vecihi Bey'in
bu projesi Mondros Ateşkes Antlaşmasın'ın imzalanması ile yarım kalmıştır. Kurtuluş Savaşı'na katılan Vecihi Bey, özellikle İnönü ve Sakarya savaşı sırasında çok başarılı keşif ve destek uçuşları yaptığı gibi bir Yunan uçağını da indirmiştir. Kurtuluş Savaşı'nın ilk ve son uçuşunu yapan pilottur. İzmir (Gaziemir - Seydiköy) hava meydanına ilk giren ve işgal eden kişi olur.
Vecihi Bey'e kırmızı şeritli İstiklal Madalyası verilmiştir. Ayrıca TBMM tarafından üç kez Takdirname verilmiştir. Üç takdirname verilen tek kişidir.
Savaştan sonra İzmir'de yeni tayyarecileri eğitmeye başlar. Edirne'ye yanlışlıkla inen bir yolcu uçağını almakla görevlendirilir. Hizmeti karşılığı uçağa "Vecihi" adı verilince, uçak inşa etmek düşünceleri canlanır. İzmir Seydiköy Hava Mektebi'nde -bugünkü Gaziemir Hava Teknik Okullar Komutanlığı- uçak yapımı projesine devam eder. 1924'te ganimet olarak Yunanlılardan ele geçen motorlardan yararlanarak ilk Türk uçağını imal eder. 28 Ocak 1925'de "VECİHİ K-VI"adını verdiği uçağını uçurur. Ancak ödül yerine onu ceza beklemektedir. Vecihi Hürkuş'un ödül beklerken ceza almasının nedeni, havacılıktan anlayan kimsenin bulunmamasıydı. İzin verecek merci olmadığı için, izinsiz havalanmış, bu yüzden de cezalandırılmıştır.
Daha sonra askeri havacılıktan ayrılarak uçak tasarımı ve yapımı çalışmalarına devam etmiştir. Havacılığa gönül veren Tayyareci Vecihi Hürkuş da sadece Türk havacılık tarihinin değil, belki de tüm Türkiye tarihinin en ilginç simalarından birisiydi.
1930'da Kadıköy'de bir keresteci dükkânını kiralayarak, 3 ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı VECİHİ K-XIV'ü inşa etti. İlk uçuşunu 16 Eylül 1930'da Kadıköy Fikirtepe'de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapmıştır. Bu uçuştan sonra VECİHİ K-XIV ile önce Yeşilköy'e, sonra Ankara'ya uçmuştur. Uçabilirlik Sertifikası için İktisat Bakanlığına başvurmuş, 14 Ekim 1930'da “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir” cevabını almış. Hürkuş, bunun üzerine bakanlık nezdinde yapılan girişimler sonucu uçağa istenen belgenin alınması amacıyla uçağı sökerek demiryollarından kiraladığı vagonla Çekoslovakya’ya gönderilmesi için müsaade almıştır. Hürkuş, 6 Aralık 1930’da Prag’a geldiğinde henüz tayyare gelmemişti. Tayyareye ait statik raporu gibi resmi evrak önce Çek diline çevrilmiş, uçak gelince tekrar monte edilerek uçağın malzemeleri ve her türlü teknik kontrolü yapıldıktan sonra uçuşu istenmiş. Her türlü uçuş şekilleri ile uçuşun kontrolü tamamlanmıştır.
Hürkuş 23 Nisan 1931’de Çekoslovakyalı yetkililer tarafından civardaki bir gazinoda düzenlenen bir törenle, başköşesinde “Yaşasın Türk Tayyareciliği” yazılı bir pankartla onurlandırılarak uçuş müsaadesini almıştır. 25 Nisan 1931’de Çekoslovakya’dan uçarak Türkiye’ye gelmek için yola çıkıp 5 Mayıs 1931’de Türkiye’ye gelmiştir.
Vecihi Hürkuş, 1931 yılında, THK (Türk Tayyare Cemiyeti) yararına Türkiye turu yaptı. Birinci Tur (02.09.1931): Ankara, Kızılcahamam, Gerede, Bolu, Ereğli, Zonguldak, Cide, Sinop, Samsun, Trabzon, Of, Rize, Gümüşhane, Bayburt, Suşehri, Zara, Hafik, Sivas, Şarkışla, Akdağmadeni, Sorgun, Yozgat, Sungurlu, Kalecik, Ankara.
İkinci Tur (09.11.1931) : Ankara, Gölbaşı, Bağla, Şereflikoçhisar, Aksaray, Konya, Beyşehir, Seydişehir, Alanya, Manavgat, Antalya, Fethiye, Köyceğiz, Muğla, Göktepe, Kale, Tavas, Karacasu, Babadağ, Denizli, Çal, Çivril, Karahallı, Ulubey, Uşak, Kütahya, Eskişehir, Çukurhisar, İnönü, Bozüyük, Karaköy, Söğüt, Geyve, Adapazarı, İzmit, İstanbul.
1930'lu yıllarda ilk Türk Sivil Havacılık Okulu'nu (Vecihi Sivil Tayyare Mektebi 1932) açmıştır. Okulda ilk Türk kadın pilotumuz Bedriye Gökmen ile birlikte 12 pilot yetiştirmiştir. İstanbul Kadıköy'de (Kalamış)ilk sivil uçağımız VECİHİ K-XIV, ilk eğitim ve spor uçağımız VECİHİ K-XV, 160 beygirlik Mercedes uçak motorlu deniz kızağı VECİHİ SK-X üretilmiştir. Nuri Demirağ Bey, bir tayyare yapımı için 5000 TL vermiş, böylece 1933’te Vecihi Hürkuş tarafından NURİ BEY adı verilen VECİHİ K-XVI kabin uçağı yapılmıştır. Vecihi Bey zor koşullarda eğitim yaparken bazı kurumların, örneğin TEKEL idaresi’nin ve İŞ BANKASI’nın reklamlarını yapmış, bazı vatansever yetkili kuruluşların da yardımları olmuştur.
1954 yılında ilk sivil havayolu şirketimiz Hürkuş Havayolları'nı kurmuştur.
Türk havacılık tarihinin en üretken ve girişimci kişilerinden olan Vecihi Hürkuş, Ankara'da 16 Temmuz 1969 tarihinde Gülhane Askerî Tıp Akademisi Hastanesi'nde vefat etmiştir.

Kaynak: Vecihi Hürkuş, Havalarda, 1915-1925, İstanbul, Kanaat Kitabevi, 1942.

HAZARFEN AHMET ÇELEBİ

HAZARFEN AHMET ÇELEBİ

Osmanlı Devleti zamanında yetişen ve dünyada ilk olarak uçmayı başaran Türk bilginidir. Ne zaman ve nerede doğduğu bilinmeyen Ahmet Çelebi'nin hayatı hakkında malûmat yok denecek kadar azdır. Padişah IV. Murat döneminde İstanbul’da yaşamıştır; ama yaşamı hakkında yeterli bilgi yoktur.Evinde çeşitli konularda deneyler yaptığı, geniş bilgi sahibi olduğu, bu yüzden de halk tarafından kendisine “bin fenli” anlamına gelen Hezarfen şanı verildiği bilinmektedir.1623-1640 yılları arasında saltanat süren Sultan Dördüncü Murat zamanında yaşamış olup meşhur gösterisini yine bu Sultan huzurunda yapmıştır.
Fen alanındaki geniş bilgi ve tecrübesi ile halk arasında "Hazarfen" yani bir fenli diye bilinen Ahmet Çelebi; araştırma yapmaktan yılmayan,yiğit, akıllı ve bilgili bir kişiydi. Hazarfen Ahmet Çelebi'den önce havacılık tarihinde ilk olarak ünlü bir Türk bilgini olan İsmail Cevheri; kollarına kanat takarak ilk uçma denemesini yapmışsa da bu deneme ölümle sonuçlanmıştı. İlk uçan Hazarfen Ahmet Çelebi, bu Türk bilgininin hayatını ve neden başarısızlığa uğradığını iyice inceledikten sonra aynı düşünceyi gerçekleştirmek için harekete geçti. Bilhassa hava akımları ve kuşların uçuşunu inceleyerek çalışmalarını geliştirdi.
Nihayet tarihi uçuşunu yapmak üzere Okmeydanı'na gelen Ahmet Çelebi’yi seyreden Sultan Murat Han da Sarayburnu'ndaki Sinan Paşa Köşkü’nde yerini almıştı. İbtida Okmeydanı'nın minberi üzere rüzgarın şiddetinde kartal kanatlarıyla sekiz, dokuz kere havada pervaz ederek talim etmiştir. Daha sonra Galata Kulesi’nin en yüksek noktasına çıktı ve kendini boşluğa bırakıverdi. Kalk dehşet içinde manzarayı seyrediyordu.
Sultan Murat Han Sarayburnu'nda Sinan Paşa Köşkü’nden temaşa ederken, Ahmet Çelebi Galata Kulesi’nin zirvesinden lodos rüzgarlarıyla uçarak Üsküdar'da Doğancılar Meydanı'na inmiştir. Bu başarısından dolayı Dördüncü Murat Han kendisine bir kese altın ihsan etmiştir Ama elinden her iş gelebilen ve uçabilen bu adamın korkulacak bir kişi olduğu yargısına vararak onu Cezayir’e sürdü. Hezarfen Ahmet Çelebi yaşamının geri kalan bölümünü burada geçirdi.
Türkiye Cumhuriyeti P.T.T. İdaresinin 17 Ekim 1950 Tarihinde İstanbul’da toplanan Milletlerarası Sivil Havacılık Kongresi için çıkardığı üç hatıra pulundan Zeytuni yeşil-mavi renkli 20 kuruşluk olanın taşıdığı temsili resim, Hazerfen'in Galata Kulesi’nden Üsküdar'a uçuşunu tasvir etmektedir.

NEDEN "HAZARFEN" DENİLDİ ?
Türk mucidi, Teknik ilimlerdeki bilgisi yüzünden "Hazarfene, bin fen'e, bin teknik bilgiye sahip " lakabını kazandı. IV Murat’ın (1623-1640) huzurunda kanat takarak Galata Kulesi’nden kendini bırakıp Üsküdar'da Doğancılar meydanına indi. Tarihin mühim planör tecrübelerinden sayılır. Bugün de bunun bulunduğunu Yüksek Uçak Mühendisi Yavuz Kansu, eoradinamik formüllerle ispat etmiştir

TAYYARECİ FETHİ BEY

 

TAYYARECİ FETHİ BEY

İstanbul Ayazpaşa'da doğdu. 1907 yılında Bahriye Mektebi'ni bitirdi. Mesleğinde ilerlemek için 1911 yılında İngiltere'ye gitti. Bristol Uçak Fabrikası'ndan havacılık eğitimi aldı. Yurt dışından dönünce yüzbaşılığa yükseldi. Bir süre İstanbul'da çeşitli gösteri uçuşları gerçekleştirdi.
Tayyareci Fethi Bey ve yardımcısı Sadık Bey, İstanbul-İskenderiye uçuşunu gerçekleştirmek için 8 Şubat 1914 tarihinde uçuşa başladı. Muavenet-i Milliye isimli Bleriot XI/B uçağı ile bu yolculuğa çıktılar. Konya, Ulukışla, Adana, Humus ve Şam üzerinden İskenderiye'ye uzanan bir hava yolculuğunu gerçekleştirmek istiyorlardı. Uçakları, Şam'ın Taberiye ilçesi Şimiriye bucağı yakınlarında düştü. Tayyareci Fethi Bey, Türk havacılık tarihinin ilk şehidi oldu. Mezarı, Şam yakınlarında Selahattin Eyyubi Türbesi'ndedir.
 
 

18 Temmuz 2013 Perşembe

Sabiha Gökçen Kimdir?

TAYYARECİ SABİHA GÖKÇEN

Ankara’da Kızılay’da Ziya Gökalp caddesindeki 9 numaralı üst katın zili yanında ki kartvizitte “Tayyareci Sabiha GÖKÇEN” yazıyor.
1925 yılında Atatürk’ün Bursa gezisi sırasında vatanı kurtaran bu büyük insanı henüz 12 yaşında iken tanıma şansı bulan ve “Ama...... bir leyli mektep olsa..........” sözü üzerine Gazi’nin kızı olan Sabiha ....
SABİHA GÖKÇEN
“GÖKÇEN” SOYADINI NASIL ALDI ?



Hemen herkes Ata’nın kızı Sabiha “GÖKÇEN” soyadını almasının havacılığın doğal sonucu sanır. Oysa hiçbir ilgisi yoktur. Daha doğrusu öncesinden yoktur da sonrasında meslek soyadını izlemiştir.
Sabiha GÖKÇEN “GÖKÇEN ‘liği şöyle anlatıyor.. “Benim soyadımın mesleğimle hiçbir ilgisi yoktur olamaz da. Çünkü ben havacılığa 1935 yılında girdim. Oysa Büyük Atatürk bu soyadını bana bir yıl önce verdi. Soyadı kanunu, Ata’nın önem verdiği devrimlerdendi. Bu bakımdan 1934 yılında Atatürk’ün sohbetli sofralarda baş konu “soyadı” idi. İşte hiç unutmam, 19 Aralık 1934 akşamıydı. Sıra bana gelmişti. Atatürk “Sabiha’ya bir soyadı bulmamız gerektiğini “ söyledi. Bir süre düşündükten sonra “GÖKÇEN olsun” dedi. Oradaki bir kağıdın üstüne de yazdı. Yazı aynen şöyleydi
“Sabiha GÖKÇEN
S. GÖKÇEN’dir
K.ATATÜRK
19.12.1934
SABİHA GÖKÇEN

HAVACILIĞA İLK ADIM

Rastlantını güzelliğine bakın ki, Atatürk’ün “GÖKÇEN” soyadını vermesinden sadece altı ay sonra Sabiha GÖKÇEN gerçekten “havacı” olacaktı.
“O sırada bizde sivil havacılık fiilen yoktu. Atatürk ise, geleceğin göklerde olduğunu çok önceden görmüş, bu yolda hamle yapılması gereğine inanmıştı. Bu amaçla Hava Kurumu’nun ileri gelenleriyle görüşmüş ve bir okul açılmasına karar verilmişti.
Gün 5 Mayıs 1935 ti. İlk havacılık okulumuz, Ata’nın verdiği isimle “Türkkuşu” o gün açılacaktı. Araya sıkıştırayım: Atatürk bana GÖKÇEN soyadını verdikten sonra artık Sabiha demiyor, GÖKÇEN diye sesleniyordu. Açılışa giderken, ben sadece Büyük Ata ile birlikte olduğum için, bir de renkli bir olay da bulunacağım için mutluydum. Ama bunun bir havacılık okulu olması, ne yalan söyleyeyim, hiç ilgimi çekmiyordu. Tören gayet güzel oldu. Yurtdışından gelen uzman uçucular planörlerle gösteri yapıyor, kimi de paraşütle atlıyordu. Önceleri çok sakindim fakat ilerleyen dakikalarda, birden heyecanlandım, çok hoşuma gittiğini farkettim. Atatürk ’de bu değişikliği fark etmiş, eğildi;
- Çok mu hoşuna gitti?
- Evet çok.... Çok hoşuma gitti
- Peki, sen de atlayabilir misin?
- Evet paşam, atlayabilirim. Hemen tayyareye bindirseler ve “atla” deseler koşup atlayabilirim. Gibime geliyor.
Ata, Hava Kurumu Başkanı Fuat BULCA’ya döndü:
- Bak Bulca, GÖKÇEN de atlamak istiyor.
Hemen yabancı uzman çağrılmıştı. Kendisine bir genç kızın atlamaya heveslendiğini söyleyince, kaşları kaldırdı:
- Şimdi olmaz. Elbette o da atlar fakat bir süre teknik bilgileri öğrenmesi lazım. Okula yazılsın, öğretelim.
İşte bu andan itibaren Sabiha GÖKÇEN, “Türkkuşu’ nun ilk kız öğrencisi” oluyor, soyadına tam uyan mesleğe ilk adımını atıyordu.
Okula Paraşüt için gitmişti ama.....
Sabiha Türkkuşu’na paraşüt için gitmişti ama, okula yazıldıktan ve eğitime başladıktan sonra hevesi başka yöne sapmıştı. Uçaklar paraşütlerden daha cazip gelmeye başlamıştı. Çok sevinmişti uçmayı.... Hem de daha uçmadan.... İçindeki bir his, ona yıllardır bomboş geçen yılların artık bittiğini, aradığı uğraşıyı bulduğunu bildiriyordu sanki.... Havacılıktan başka şey düşünmez olmuştu. Sabahları saat beşte kalkıyor, çalışıyor, çalışıyordu. Hocalarla birlikte planörde uçtuktan sonra, uçmanın en büyük sevgilisi olduğunu anlamıştı. Atatürk de genç kızı teşvik ediyordu.
Nihayet uçuş günü gelmişti. Sabiha sevinçten ve heyecandan yerinde duramıyordu.
Bakın bakın, o günü nasıl hatırlıyor GÖKÇEN:
Her gün gittiğimde ne gün uçacağımı sorar, fakat her seferinde uçuş günümün daha gelmediği cevabını alırdım. Havacılıkta önce çift komuta denen usulle, hocayla birlikte uçulur. Sonra tek başına uçuş izni verilir. Bir sabah yine erkenden kalktım. Derse gidecektim ki Atatürk’ü her zamandan daha erken kalkmış buldum. Hem de önemli bir yere gidecekmiş gibi giyinmişti. Elini öptüm, derse gittiğimi söyledim. Kendisinin niye bu kadar erken kalktığını merak etmekle birlikte soramadım. Ama o ben sormadan konuştu, benimle beraber geleceğini söyledi”
- Sabiha GÖKÇEN, bu söz üzerine Gazi’nin belki uykusu kaçtığı için hava almak üzere kendisiyle birlikte yürüyeceğini sanmıştı. Ama o da ne? Atatürk GÖKÇEN’le birlikte Türkkuşu’na geliyordu. Hocası karşılıyor ve “GÖKÇEN , bu gün yalnız başına uçacaksın” diyordu.
Sabiha sonrada öğrenmişti ki, havacılar ilk tek başına uçuş günün öğrencilere söylemezlermiş; ama yaverleri vasıtasıyla Ata’ya haber vermişlerdi. O da erken kalkıp GÖKÇEN’le birlikte gelmişti: “İlk uçuşunda kızını yalnız bırakmamak için."
GÖKÇEN TÜRKKUŞU'NDAN HAVA OKULUNA NASIL GİRDİ ?
Türkkuşu gittikçe gelişiyordu. Bu arada Ata’dan duyduğu bir söz, GÖKÇEN’in hayatının daha da değişeceğini müjdesini verir gibiydi: “ Bu kadarla kalmayacaksın, GÖKÇEN bunu ilerleteceksin! İlerleyecek de nasıl? Yanıt açık :Hava Okuluna gidecekti...
Ve işte bu aşamada Çankaya’daki “ hocanım” hatırlanmıştı. Ata, Nüveyre Uyguç öğretmeni de Sabiha ile birlikte yolluyordu sonrasını şöyle anlatıyor.
“ Hava Okuluna girerken Büyük Atatürk’üm de hazırdı, bana burada muvaffak olacağımı söyleyerek moral veriyordu.
1936 yılının başlarındaydık.
Bu arada önemle belirtmek istediğim bir nokta var. Atatürk, kadının asker olması, havacı olması gibi önemli hamlede beni de bir öncü olarak görevlendiriyordu. Düşündüklerinin bazısını ben de deniyordu önce. Kıyafet konusu gibi.... Üniformayla gezmemi arzuluyordu. Şapkama bir defne dalı koydurtmuştu. Sonradan bu defne dalı, yüksek rütbeli subaylar için kabul edilen şekil olacaktı. Yani Ata, kadın asker fikrini kafasında geliştirirken, ilk olarak beni gözlem konusu yapmıştı. Benden aldığı izlenimleri, düşünceleriyle birleştiriyordu”
O dönemde kadının asker olması için koşulların henüz tam olmadığını söyleyen Mareşal Fevzi Çakmak bile, GÖKÇEN’i çok takdir ettiğini her karşılaşmasında söyledi. Hatta bir geçit döneminde GÖKÇEN’in filonun önünde uçuşundan duyduğu mutluluğu Atatürk’e iletmişti.
Sabiha GÖKÇEN, Hava Okulu’nda başarılarını birbirine ekliyor, Ata’yı çok mutlu ediyordu. Atatürk de, sık sık ona moral vermekten geri durmuyordu. Örneğin 1937 yılında bir gün, Ata’dan hem de el yazısıyla, şu mektubu almış, çok mutlu olmuştu.
Kızım Uçman GÖKMEN’e
Muaffakiyetle Ankara’dan Eskişehir’e geldiğini memnuniyetle öğrendim. Eskişehir’deki uçuş vazifelerini yaptıktan sonra, İstanbul’a da muaffakiyetle gelmene intizar ederek gözlerinden öperim.
K. ATATÜRK
1936 Trakya Manevraları, Sabiha GÖKÇEN’in ilk askeri tatbikatıydı. O güne kadar bilgisi bir ölçüde teoride kalmıştı, pratiği fazla olmamıştı. Trakya Manevralarında havacı kızımız pratik yönden iyi deneyim sahibi oldu

AKROBASİ AŞKI

Florya daydı GÖKÇEN'in canı öylesine uçmak istemişti ki... Aslında genç kız ne zaman bir uçak sesi duysa, hemen heyecanlanıyor içindeki “ uçma arzusu’nu kolay kolay bastıramıyordu. Yeşilköy’e geçti. Meydanda iki uçak duruyordu. Uçaklardan biri akrobasiye çok elverişli idi. Sabiha GÖKÇEN müfreze kumandanından uçma izni isteyince, kumandan “ kendi tayyarenle uçabilirsin “ dedi. Doğrusu bu, heyecanlı pilotumuzun hiç işine gelmemişti. Havalara çıkıp şöyle takla atmak, pazarın zevkini öylesine çıkarmak istiyordu. Öteki uçağı rica ettiğini söyleyince kumandan “peki” derken hemen ekledi: Akrobasi yapmayacaksın ama! O şartla uçabilirsin”
Genç havacımız uçağa bindi, motoru çalıştırdı. Bu yandan da düşünüyordu. Canı akrobasi yapmak istiyordu. Şu anda bindiği uçak buna çok uyuyordu . İyi ama, kumandana söz vermişti akrobasi yapmayacaktı. İçindeki akrobasi yapma arzusunu bastırıyordu bir yandan; öte yanda sözü tutmak gereğini.... Hemen not defterini açtı, bir şeyler yazdıktan sonra, o sayfayı koparıp yerdeki makiniste verdi:
“Bunu müfreze kumandanımıza götürün”
Ve uçağı havalandırdı. Müfreze kumandanı az sonra, GÖKÇEN’in yolladığı şu satırları okuyordu” Tayyareyi aldım Teşekkür ederim, fakat akrobasi yapacağım Hürmetler”
Bu bir hataydı. Sabiha GÖKÇEN, yıllar sonra bunun hem de büyük hata olduğunu itiraf ediyordu: “Havacılığı çok seviyordum. O yaşın etkisiyle, evet, bir gençlik hatası yaptı işte!”
Müfreze kumandanı derhal Florya köşkünde bulunan Ata’ya durumu yaverleri kanalıyla bildiriyordu. Bu sırada GÖKÇEN köşkün üzerinde uçuyor, akrobasi yapıyordu. Kızının hünerini görmek isteyen Atatürk, yaverlerin verdiği haberle suratını asıp “Çok çabuk... Müfreze kumandanına telefon et! Bu hareketi bir başka subay veya gedikli yapsaydı, ne ceza verecek idiyse, o cezayı aynen Sabiha GÖKÇEN’e versin .
Yere sevinçle inen Sabiha GÖKÇEN müfreze kumandanının kendisini beklediğini bildiriyor, o da soluğu kumandanın karşısında alıyordu. Kumandan söze çok sert giriyor “ Sen asker olmak istiyorsun. Ama askerliğin ilk şartı disiplindir. Sana çok ağır ceza verecektim. Fakat Atatürk’ün büyük davranışından ötürü seni bir defalık affediyorum.
GÖKÇEN çok mahcup olmuştu ve havacılık yaşamında da özel yaşamında da bu tür bir hatayı tekrar etmedi.
BİR TABANCA OLAYI
“ Eskişehir’de Tayyare Alayı’nda staj gördüğüm günlerden birinde uçuştan indiğimde bölükteki fevkaladelik dikkatimi çekti. Hemen sordum. Bizim bölüğün Dersim Harekatı’na katılma emrinin geldiğini söylediler. Kalbim küt küt atmaya başlamıştı. Derhal bölük kumandanımıza koştum o bölükte olduğuna göre, elbette ben de gidecektim. Ancak kumandan hiç de beklediğim cevabı vermedi. Alay kumandanına başvurmamı söyledi sadece....
Bu sefer alay kumandanına koştum. Evet, gidebilirdim. Ama özel müsaade lazımdı. Bir kadın pilotun askeri harekata katılmasına tek başına karar veremiyordu. Bunun içinde vakit yoktu. Çünkü bölük ertesi gün gidecekti. O zamanın tayyareleri bir kalkışta çok uzun mesafeyi katedemedikleri için orada inecek, yeniden havalanacaklardı. Bunu bir fırsat saydım ve benimde Ankara’ya kadar arkadaşlarımla uçabilmem için izin istedim. Bu masum isteğim kabul edilince bende bölükle birlikte yola çıktım.
Ankara’ya vardığımda hava kararıyordu. Hemen Çankaya’ya koştum. Atatürk beni karşısında görünce, önce hayret etti. Arzumu anlamıştı. Daha doğrusu kendisine isteğim iletilmişti. Bu bakımdan ben daha birşey söylemeden Atatürk konuşmaya başladı. Benim böyle bir harekata katılmamın güçlüğünü dile getiriyordu.
Sabiha GÖKÇEN, sakin görünüşlü bir insandı. Heyecanını fazla belli etmeyen, tatlı bir konuşma üslubu vardı. O günde öyle yapmış olmalıki, Atatürk onun dileğine hayır diyememiş, fakat şu uyarıda da bulunmayı ihmal etmemişti : “ Bak GÖKÇEN, seni çok takdir ederim. Orada da görevini başaracağına inancım tam. Ancak çarpışacağın insanların eline düşersen, sana fena muamele etmelerinden korkarım. Buna çok üzüleceğimi bilirsin.”
Sabiha GÖKÇEN birden gürlemiş, “ emin olunuz” demiş, “ kendimi onlara diri diri teslim etmem.”
İşte bu anda Atatürk birden tabancasını uzatmış, hiç birşey söylemeden...
Genç havacı kızımız gerçekten Dersim Harekatı’na katılarak, erkek pilot arkadaşları gibi görevini başarıyla yerine getirmişti.
DERSİM HAREKATINDA BOMBALARLA UÇAĞINI KONTROL EDERKEN
UÇAK MAKİNALISINI KONTROL EDERKEN
Sabiha GÖKÇEN Dersim Harekatı'nda...

HAVACILAR GECESİ

Ankara Palas’ta bir Cumhuriyet Balosu veriliyordu. nce ziyafet, ardından suare... Suare kısmına sadece general rütbesindeki askerler davet edilecekti. Atatürk buna müdehale etmiş, “ bu gece havacıların gecesi ise rütbe – kıdem olmaz, bütün havacılar davet edilecek” demişti. Gerçekten hepsi davet edildi ve en önemliside, Atatürk o gecenin adeta tamamına yakın kısmını genç havacılarla , genç teğmenlerle geçirdi. İstikbalin göklerde olmasını söylemesi bir yana Ata’nın havacılığa ne derece önem verdiğinin açık ispatı idi.
Bir Türk kızının “DÜNYANIN İLK KADIN SAVAŞ PİLOTU” yaparak onurlandıran Atatürk, acaba bu günleri görse...Türk kadınını eskisinden de geriye götürmeye kalkanların varlığını görürse... “ EY TÜRK GENÇLİĞİ !...” diye seslenmez miydi yeniden ?
SABİHA GÖKÇEN
SABİHA GÖKÇEN ( 21 MART 1913 BURSA - 22 MART 2001 ANKARA )
1 MAYIS 1938 TARİHLİ NEWYORK JOURNAL AND AMERICAN GAZETESİNDE GÖKÇEN



Kaynak:www.tayyareci.com.

Tek Örneği Türk Hava Kuvvetlerinde Olan Uçak

PONNIER




ÇİZİMİ ELDE EDİLEMEMİŞTİR


Türk Hava Kuvvetleri’nde tek örneği olan bu uçak bir Türk hayranının hediyesidir. Alfred Durand isimli Fransız gazeteci, Fethi Bey’in İstanbul-İskenderiye seferini yaparken şehit olması üzerine bir adet Ponnier D-III satın almış ve Türk Hava Kuvvetleri’ne hediye etmiştir. 1914 Mayıs’ında İstanbul’a getirilen uçak 1915’e kadar hizmette kalmıştır. There only a single example of this plane in the TuAF and it was presented by a Turkish admirer. A French journalist named Alfred Durand was very much affected with the death of Fethi Bey bought a Ponnier and presented it to the TuAF. The plane was brought to Istanbul on May-1914 and it remained in service until 1915.
Spesifikasyonları/Specifications:
Mürettebat/Crew:2, motor/engines: 1 x Gnome Rhone, gücü/power:80HP, kanat açıklığı/wingspan: 11.0m, uzunluk/length: 8.00m, yükseklik/height:3.00m, azami hızı/max speed:100 km/h, tavan/ceiling: 3000m , silah donanımı/armament: yok/none


Kaynak.www.tayyareci.com.

2.Dünya Savaşı İngiliz Taarruz Uçağı

Bristol-156 "Beaufighter" Strike / Taarruz




Bristol “Beaufighter” aynı zamanda Bristol-156 olarak ta adlandırılmaktadır, iki piston motorlu ve iki kişilik mürettebatı olan bir taktik taarruz uçağıdır. İlk prototipi 17 temmuz 1939’da uçmuş ve 1941’de üretimine başlanmıştır. Avusturalya’da lisans altında yapılan 364 adet de dahil olmak üzere toplam 5864 adet üretilmiştir.
Bristol “Beaufighter” which is also called Bristol-156 is a tactical assault plane with two piston driven engines and with a crew of two. The first prototype flew on July 17, 1939 and it entered production in 1941. A total of 5864 Beaufighters including 364 under-licence built in Australia were built.


Bristol "Beaufighter" TF. Mk X specs/doneleri:
Crew/mürettebat: 2, engines/motorlar: 2 x Bristol Hercules XVII, power/gücü: 1320kW, wingspan/kanat açıklığı: 17.63m, length/uzunluk: 12.7m, height/yükseklik: 4.83m, wing area/kanat alanı: 46.73m2, start mass/kalkış ağırlığı: 11431kg, empty mass/boş ağırlığı: 7076kg, max speed/azami hız: 488km/h, cruise speed/seyir hızı: 401km/h, ceiling/tavan: 4570m, range/menzil: 2366km, armament/silah donanımı: 2 x 20mm cannons/top, 7 x 7.7mm MG, 1 x torpedo , 2 x 113kg (250 lb) bombs



kaynak:www.tayyareci.com.